Güven Adıgüzel, Bir Görkemsiz Kaybeden; İsmail Abi

Güven Adıgüzel, digergamlığın manifestosunu yani  hiç bir kadraja giremeyen  ısrarlı mağlup; İsmail abi’yi yazdı.  Hayatı sorgulama sebebimizsin İsmail abi!


İngiliz anahtarı ile açılmaya çalışılan bir kapının bize söylediğidir İsmail abi…

      O kapı açılmayacaktır elbette. Çünkü ‘anahtara inanmak’ kapının kendisinden bağımsız bir eylem biçimidir ve açılmayan kapıların mesuliyetine peşinen taliptir zaten ‘anahtara inanan’.

      Modern zamanlar kalp krizlerini iyi yönetemeyenlerin meydanıdır, er’den yoksundur, performansa dayalıdır ve profesyonellere kalmıştır artık. Klişelere kılıç çekenlerin fermanı kapitalizme fast-food ihbarlarla havale edilmiştir… Bunca kargaşanın, gürültünün, işgallerin ve sirenlerin arasından çıkıp gelmiştir işte İsmail abi, kaosun elçisi falan da değildir. Beceriksiz ama iyi niyetli, işsiz ama umutlu, talihsiz ama umursamaz, yalnız ama hep yalnız. İyi, güzel ve hakikate dair ne varsa gönlüne taşıyıp duracaktır. Realist bir romantik gibi, sessizce.

      Materyalist dünyayı anlayamayanların yüzlerindeki o tebessümün nedenselliği üzerine hiç düşünmemiştir, nesneci değildir. Eşyalarının ruhuna sahip olmasına hiç izin vermemiştir çünkü, bu dünyada bir dikili ağacı olmayanların türküsüdür en çok… Baskısıyla, bekçisiyle, delisiyle yani her haliyle mahallesini seven, uzaylılar dahil ayrım yapmadan herkesin yardımına koşan, girdiği her işi eline yüzüne bulaştırsa da yine de ortalamayı tutturmaya çalışandır. ‘Ortalamayı tutturmak’ gibi bir derdi de yoktur aslında, sürecin doğurduğu bir sonuçtur bu ve o bünye de ortalamayı hiç kaldırmaz zaten.

       Arkadaşı için gözünü kırpmadan ciğerini satan, böbreğine acımayan, dalağına ağır konuşan ve tabi ki kalbine söz geçiremeyen bir adamdır İsmail abi, bu yüzden aşka saygı duyar, aşık olunca üzülür ve görkemsiz kaybeder. Orta ikiden terk’tir her durumda yani. ‘Senin İsmail abin var ya’ dediğinde ağır aksak yürünen taşlı dar bir sokakta koluna girip ‘anlat abi’ dediğimizdir anlat, kilometrelerce anlat hem de. Bir serçenin fısıldadığıdır kulağımıza; olaylar… olaylar…

     İsmail abi, kirlenmiş tüm ruhlara tasavvufi bir ev ödevi. Kalp ritmi bozulan dünyaya uygulanması gereken bir şok tedavi. Kararmış kalplerin üzerinde gezdirilmesi elzem küçük bir kızın elleri ve yalnızca hobi olarak sevilmesi tavsiye edilen bu hayatın tokat gibi şifresidir. Halinden memnuniyetinin izahı, dişlerine kan bulaşmış ve hep ‘daha fazla’sına gözünü dikmiş olan ‘insan’a bir şey ifade etmeyecektir, buna şüphe yok. ‘Yol artı yemek’ teklifine bile gönül indirmeyi dertten sayması da bundandır zaten. Sigortalı bir işin, bireysel kurtuluşların, sermayenin, plazaların, kapital büroların, profesyonellerin ve şirketlerin yüzü olabilecek kolektif çalışmaya  uyumluların anlam dünyası hep bir beden büyük gelecektir İsmail abi’ye ama n’abıcan hacı ekmek parası işte. Yavuz Hırsız’ın ‘hayatı sorgulama sebebimsin İsmail abi’ derken söylediğidir; içine hiçbir kötülük girmemiş bir adamın varlığı. Arınmak gibi bir şeydir İsmail abi tüm paralel evrenlerde.

      Sonra… Çok sessiz olur bazı geceler, neyini kaybetsen hükümsüz sayılır. Acı çekmek ya da bir acının kendisi olmak gibi garip mutlu sonlar! İsmail abi tüm cam kenarları erkenden kapılmış bir otobüsün adıdır. Her tarafımız zaten mütemadiyen yara izi ve bizde yalnızlık babadan gelir. Giden gemilerin arkasından el sallamanın hüznüdür, o gemi gelecektir. Bir gemiye inanmak zaten denize nam salmaktır.

    İsmail abi; digergamlığın manifestosu… görkemsiz kaybeden… ısrarlı mağlup… safi şiir… hiç bir kadraja giremeyen ve anahtara inanan adam…
 
 
Etrafımız sarılmıştır İsmail abi!
 
    Gel gidelim buralardan İsmail abi! Kuru yük gemileri, sigortalı işler, ölümüne yalnızlıklar, kalp krizleri…

dahi anlamında ayrı yazılalım seninle hayata.

     Gel gidelim buralardan İsmail abi! Onların olsun dolgun maaşları, nükleer santralleri, silikonlu dudakları, silah fabrikaları, reality şovları, soğuk çayları…

ingiliz anahtarlarıyla açalım tüm kapıları birlikte.

    Gel gidelim buralardan İsmail abi!  Kariyer planları, gökdelenler, promosyonlar, steril diller, mutlu sonlar, uyum yasaları, müfredatlar, meclis konuşmaları…

şekerpare’ler izmir’e dönmeye programlıdır üzülme.

Gel gidelim buralardan İsmail abi! Onlara kalsın sahne ışıkları, pencere kenarları, banka kredileri, ödüllü konuşmaları, makyajlı yaraları, katsayıları,  reklam panoları, düşük faizleri, konforlu beşikleri..

Gel gidelim buralardan İsmail abi!

Bir gemi gelse ya İsmail abi! Hepimizi alıp götürse…

Güven Adıgüzel
 İzdiham

yazı izdiham.com'dan alınmıştır.

Yorumlar